Dijital platformların en iyi yanlarından biri kuşkusuz geniş maddi imkanları sayesinde daha önce dünya kamuoyunda çok konuşulmamış olayları büyük bütçeler ayırarak filme almalarıdır bana göre. Bu özellikleriyle, daha önce gün yüzüne çıkmamış ya da çıksa bile binlerce kilometre uzaklıktaki insanlara eksik ya da yanlış ulaşmış gelişmeleri izleyebiliyoruz. Dijital platformlar bu yanlarıyla pek çok ülkenin ipliğini pazara çıkarmaya hazır… Tabi bu platformların ne kadar tarafsız olduğu ya da olacağı ayrı bir tartışma konusu. Gelelim Steven Avery – Making a Murderer belgeseline… Netflix’te yayınlanıyor.
Avery Manitowoc kasabasında yaşıyor Wisconsin’in; 1962 doğumlu. Avery ailesi kasabada pek sevilmiyorlar, Manitowoc’da araba hurdalıkları, kendilerine ait bir yolları ve dünyaları var. Birkaç suçtan da sabıkası var Steven’ın. Ama asıl olay 1985’de yaşanıyor. Avery’in uzaktan kuzeni olan bir kadınla arası kötü bu arada ve onun da emniyette sağlam dostları var. Kadınla yaptığı tartışmanın hemen ardından kasabanın ileri gelenlerinden biri kumsalda tacize uğruyor. Emniyette hemen bir tezgah kuruluyor ve o kişi Steven’mış gibi kurgulanıyor her şey ve bir anda Avery tacizden hapiste buluyor kendini. 18 yıl yatıyor. Ben yapmadım dese de nafile. Bu arada hiçbir kanıt da yok onun yaptığına dair. Tek kanıt Steven’ın hapishane fotoğraflarına baka baka çizilen robot resmi. Mağdur o fotoğrafı görüp bu yaptı diyor. Bu arada aynı dönemde adı tacizciye çıkmış polis gözetiminde tutulan sabıkalı biri ki tıpkı Steven’a benziyor elini kolunu sallaya sallaya serbestçe dolaşıyor. Her gün bu arkadaşı kontrol etmekle görevli polisler olayın olduğu gün ona bakmamışlar artı suç işlendikten sonra da onu soruşturmak akıllarından geçmiyor her nedense…
18 yılın sonunda Avery’ye haksızlığa uğrayan insanlara yardım eden bir grup avukat sahip çıkıyor emniyet teşkilatının sayısız kusurunu ortay çıkarıp Steven’ın masumiyetini kanıtlıyor ve beraat ettiriyorlar. Suçu işleyen kişinin de sabıkalı tacizci olduğu anlaşılıyor. Hatta o günlerde Avery yasası diye bir yasa gündeme geliyor. Herkes suçu ispatlanana kadar masumdur ama orada pek öyle olmuyor.
Neyse Avery hapisten çıkıyor ve tabi hemen bu yıllarının hesabını sormak için dava açıyor Emniyet Teşkilatına. Bakanlık hemen müfettiş görevlendiriyor polislerin ifadeleri alınıyor, polisler de açık açık itiraf ediyorlar evet bazı delilleri karattıklarını. Tabi Avery ününe ün katıyor bu olayla. Kameralar peşinde röportaj talepleri peş peşe… Bu olayların doruğa çıktığı ve emniyetin çok kötü bir duruma düştüğü bir anda bir fotoğrafçı kayboluyor. Tabi en son göründüğü yer de Avery’nin hurdalığı… Polis üzerine atlıyor tabi olayın zira aralarında çok fena bir husumet var. Sadece Avery’yi araştırıyorlar. Ve arama izni çıkartıp günlerce Avery mülklerini arıyor. Hiçbir şey bulamıyorlar tabi. Derken halk da aramalara katılıyor. Kaybolan kızın aracı hurdalıkta bulunuyor hem de uluorta bir yerde. Polis tekrar arama yapıyor Avery mülklerinde yine bir şey yok. Arama günler sürüyor. Bilmem kaçıncı aramada Avery’nin kavgalı olduğu polislerden biri kızın arabasının anahtarını buluyor evde ortada yerde.
Bu böyle sürüp gidiyor. Steven ne zaman temize çıkacak olsa bir delil türüyor. Polis defalarca günlerce arıyor Avery mülklerini. Belgeselde polislerle yapılan röportajar da var; hepsi alanında uzman kişiler ve zaten aramanın bu şekilde defalarca günlerce yapılmasının yanlış olduğunu söylüyorlar. Mülk dediysem öyle karavan tarzı yapılar. Tabi bu arada Steven yine hapiste. Kamuoyu şokta. Bütün ayrıntıları da vermeyeyim; Steven sonunda hüküm giyiyor. Hala içerde.
Belgesel ile ilgili pek çok eleştiri de var. Yapımın tarafsız bir bakış açısına sahip olmadığını söyleyenler çoğunlukta. Lakin belgeseli izlediğinizde bunu da çok net anlayabiliyorsunuz. Uzun yıllar gerçek görüntülerle çekilen belgeselde sorgulamalar sırasında çekilen görüntüler de olduğundan kendi fikriniz oluşuyor zaten. Özellikle Steven’in bir sözü çok çarpıcı; annesiyle telefonda görüşen Steven “Anne fakirler her zaman kaybeder” diyor. Ve kaybediyor da zaten. Sonunu söyledim diye kızmayın zaten iyice araştırırsanız sonunu öğrenirsiniz. Zaten ben de öyle yaptım uykusuz kalarak heyecanla izlediğim bölümlerde dayanamayıp Steven’a ne olduğuna baktım. Mesele zaten sonu değil neler olduğu.
Oradan bakıp Steven’ın yüzde yüz masum olduğuna inandığımı sanmayın lakin şüpheler büyük. Örneğin 18 yıl haksız mahkumiyet alıp hapiste yatmış biri neden hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra kendini aynı buhranın içine soksun ve neden o kızı öldürsün. Cinayet davalarında en büyük en önemli soru nedenidir çünkü. En çok kim faydalanıyorsa ölümden genelde katil de o çıkar. Katillerin hep maktülün yakın çevresinden çıkması tesadüf değil yani. Bu iki önemli soru cevap bulmadığı için ve bizim adalet sistemimizde şüpheden sanık yararlandığı için masum olduğunu varsaymak zorundayım.
Anlayacağınız; uçsuz bucaksız Amerikan topraklarındaki ücra kasabalarda hukuk katlediliyor ve polis mafyası ne isterse o sonucu çıkarıyor. Adalet diyoruz ya hep, medeni dünyanın daha adil olduğunu sanıyoruz ama değil. Belgeseli izlemenizi tavsiye ederim.