İçinde bulunduğumuz günler pek çok açıdan belirsizliklerle dolu; tecrit, güvencesiz işler ve gelirler, sevdiklerimizin güvenliğiyle ilgili endişeler gibi… Aynı zamanda bir yıl önce hayal bile edilemeyecek kadar sınırlı bir şekilde yaşıyoruz; iş, alışveriş, eğlence ve ailemiz ve arkadaşlarımızla iletişim için internete büyük ölçüde güvenmeye başladığımız bir dünyada. Başkalarıyla temasın ölümcül sonuçları olabileceği ve evlerimizin dışına çıkmanın bazı durumlarda yasalara aykırı olduğu ve ciddi cezalara maruz kaldığı bir dünya.
Edebiyat bu tuhaf yeni dünyada bize nasıl rehberlik edebilir? E.M. Forster’ın kısa öyküsü The Machine Stops (1909), bizimkine esrarengiz bir şekilde benzer bir dünya sunuyor.
Dünya’nın daha az misafirperver hale geldiği belirsiz bir gelecekte geçiyor. İnsanlar, sıkışık altıgen odalarda, yüzeyin derinliklerinde yaşıyorlar Her insan yalnız ancak bunun karşısında çok azı mutsuz.
Geniş, küresel bir Makine, herkesi video iletişimi yoluyla birbirine bağlıyor; biraz Zoom veya WhatsApp gibi… Her gün bir sanal toplantı veya dersten diğerine geçiyorlar zamanın geçişi yalnızca yapay ışığın kısılmasıyla gösteriliyor. İnsanlar isterlerse kendilerini de sessize alabiliyorlar.
Alexa benzeri bir monitör, ihtiyaç duyabilecekleri her şeyi bir düğmeye basarak sağlıyor: Her yerde düğmeler ve anahtarlar var. Yiyecek, müzik, kıyafet çağırmak için düğmeler… Edebiyat üreten bir düğme bile var ve elbette arkadaşlarıyla iletişim kurduğu düğmele… Oda, hiçbir şey içermemesine rağmen, dünyada önemsediği her şeyle temas halinde insan.
Anlatı, dünyanın zıt taraflarında yaşayan bir anne ve oğul olan Vashti ve Kuno’nun karşılaşmasını ve Kuno’nun isteği üzerine yüz yüze görüşme konusundaki ısrarını takip ediyor. Kuno, bu makineye çaresizce güvenmeleri konusunda endişeli.
Vashti gibi birçokları için evden ayrılmak korkunç bir deneyim. Makinenin yatıştırıcı konforu, güneş ışığı uygulamaları ile karşılaştırıldığında doğa şekilsiz. Deri teması şok edici ve uğursuz o dünyadaki insanlara göre. Vashti, doğrudan deneyimin stresiyle başa çıkmak için ruh halini uyuşturan bir ilaç yutuyor. Sonra bir gün Kuno soruyor: Ya Makine durursa?
Sıkılmış ve hayal kırıklığı yaşayan Kuno, bir çıkış bulmaya karar veriyor ve kısa bir süre Dünya’nın yüzeyine çıkıyor. Ormanlar, dağlar, gün batımları, denizler ve insanlar görüyor… Doğa ile bu doğrudan karşılaşma onu heyecanlandırıyor. Dışarda özgürlüklerini Makine’ye teslim etmeden kendi tasarımlarıyla düşünmek, hissetmek ve hayatlarında anlam bulmak isteyen başkalarının, “Evsizlerin” olduğunu keşfediyor.
Bir kaçağı algılayan Makinenin dokunaçları Kuno’yu yakalayıp ve onu geri çekiyor. Ama artık çok geç Kuno artık dönülmez bir yola girmiş bile; makinesiz bir hayat ve yol. Vashti’yi de kapsülünden ayrılmak için ikna ediyor. Daha sonra, Makine beklenmedik bir şekilde çöküp dünyayı kaosa sürüklüyor. Gerisini anlatmayalım belki denk gelir okursunuz.
COVID-19’dan sonraki bir zamana baktığımızda The Machine Stops, bizi insan yapan nitelikleri hatırlatıyor ve düşünmemizi istiyor. Ayrıca, evlerimizden çıkmadan veya bize bakış açıları farklı olabilecek insanlarla etkileşime girmeden, bir avuç hesaplanamayan internet platformuna uzun vadeli güvenmenin siyasi sonuçlarını düşünmemizi istiyor. Rahatlık, rahat yankı odaları ve rahat bir şekilde tanıdık yanılsamalar karşılığında kontrolü bıraktığımızda, bunu kötü şeyler takip eder.
Tüm benzerlikleri abartmayalım tabi. Forster’ınki işsiz bir dünya, oysa makinelerimiz bizi her saat çalıştırıyor gibi görünüyor. Herkesin yeterli barınağı ve yemeği var. Sorun, Makine’de kitlelerin, yapay bir dezenformasyon bir gölge oyunu ve anlık memnuniyetle dikkatlerinin dağılması.
Ancak bu garip ve rahatsız edici vizyonlar bize bir şey soruyor: COVID-19 döneminden sonra nasıl bir dünyada yaşamak isteyebiliriz?
Dokunma (anlaşılır) korkusunun sonunda nasıl üstesinden gelebiliriz? Nesli tükenmekte olan doğal dünyamızı nasıl besleyebilir ve koruyabiliriz? Yapay zekanın ve otomasyonun artan yaygınlığına rağmen, her ihtiyacımızı ve arzumuzu karşılamaya ve ondan önceki sivil, toplumsal ve somut yaşamı geri getirmeye çalışan internet tekellerini nasıl kontrol altına alabiliriz?
Açık olan bir şey var: Sadece biz insanlar, dağınık duygularımız ve karmaşıklığımızla, hayatımızı demokratik bir şekilde yeniden inşa edebiliriz.
Kaynak: The Conversation