Eğer Westworld dizisinin bir hayranıysanız, muhtemelen onun Micheal Crichton’un 1973 yılında yayınlanan aynı isimli filminden uyarlandığını biliyorsunuzdur. Bilmiyor olabileceğiniz şey ise bu konseptin çok daha uzun zamandır var olduğudur. Crichton’un distopik hayalinin hiçbir “edebi atasının” bulunmadığı konusunda ısrarcı olmasına rağmen, en azından bir yazarın bu iddiadan ayrı tutulmak isteyeceği kesin gibi. Charles Dickens’ın “robot temalı park” hayali 1838 yılına uzanıyor. Tıpkı Westworld’deki gibi, Dickens’ın yarattığı parkın patronları da sahip oldukları “vahşi zevklerini” yarattıkları gerçekçi insansı robotlar üzerinde uygulayabiliyorlar.
“Full Report of the First Meeting of the Mudfog Association for the Advancement of Everything” (Her Şeyin İlerlemesi İçin Yapılan Mudfog Derneği Toplantısının Eksiksiz Raporu) ismini taşıyan kısa hikayede, bir grup bilim adamı çeşitli fikirler üzerinde tartışmak için bir araya geliyorlar, toplantıda “Fitfordogsmeataurius” isimli tek gözlü atın sınıflandırılması ve yankesicilikte epey işe yarayabilecek enfiye kutusu büyüklüğünde bir makinenin yaratılması gibi çeşitli konular hakkında fikir alış verişinde bulunuluyor. Bu tuhaf fikirler arasında en çok göze çarpan ise, mucit bir girişimci olan Bay Coppernose’un “kendi kendini yönetebilen robotik figürlerle” dolu bir park yaratma fikri, ki bu fikir sayesinde zengin, genç erkekler halk arasında hiçbir rahatsızlığa sebep olmadan dilediğince haydutluk yapabilecekler.
Tanıdık geldi mi? Peki sizce bu iki fark fikri ne kadar örtüşüyor? Tamamen fiziksel terimler ile konuşacak olursak Dickens’ın parkı çok daha küçük. Serinin yaratıcısı Jonathan Nolan, 500 mil kare (804 kilometre kare) olduğunu belirtmişti, Coppernose’un önerisi ise parkın “on milden daha az olmayacak bir alanı” (16 km) kapsaması üzerineydi. Ancak her iki taraf da patronlarının “keşfedebilecekleri” alanların gerçekçi detayları üzerine benzer bir titizlikle sunumlar yapmışlardı.
Westworld ziyaretçilerine ticari karakollar, çiftlik arazileri, robot kovboylarla dolu geniş düzlükler, bar kızları ve “Hayalet Ulus Kabilesi” gibi detaylar sunarken, Coppernose’un parkında ise yarı kırsal bir İngiltere’nin yeniden yaratılması üzerine çaba sarfediliyor ve robotik polis memurları, sürücüler ve yaşlı kadınlarla dolu olan“ otoyol kenarları, paralı yol geçiş noktaları, köprüler ve minik köyler” gibi detaylar sunuluyordu.
Delos Anonim Şirketleri (Westworld’un sahibi olan şirket), ziyaretçilerinin iletişim kuracakları android ev sahiplerini ve çevreyi hem kahramanca hem de kötücül amaçlarla kullanmalarını umuyordu. Coppernose ise parkın sahiplerinden sadece daha içgüdüsel ve yıkıcı davranışlarda bulunacaklarını varsayıyordu. Bu varsayım “düzine başına çok daha küçük bir maliyetle, ziyaretçilerinin rahatça kırabilecekleri gaz lambaları, vurulduklarında büyük bir perişanlıkla merhamet dilenen ses tonlarıyla ziyaretçilere gerçekçi bir zevk sunan geliştirilmiş robot sesleri” gibi farklı tasarım seçimleriyle destekleniyordu.
Yine bu geliştirilmiş robot sesleri teknolojisi Coppernose’un ve Westworld’ün robotik ev sahipleri arasındaki tek ortak özellik değildi. Coppernose’un robotik ev sahipleri de tıpkı Westworld’de gördüğümüz gibi kopan uzuvları için tamir laboratuvarlarında ameliyat ediliyordu. Coppernose’un bakım ekibiyle ilgili pek bir detay vermiyor olmasına rağmen 140 robotluk ev sahibi stoğunun yarısının bozulan birimlerin tamir edilmesi için yedekte bekletiliyor oluşundan Westworld’dekiyle benzer bir işleyişe sahip olduğu fikri ortaya çıkıyor. Bununla birlikte, Westworld’de görülen hareketsiz ana bilgisayarlarla dolu ürkütücü depoya kıyasla, Coppernose hareketsiz robot polis memurlarını ihtiyaç duyulana kadar raflarda tutarak çok daha alan tasarrufu sağlayan bir depolama çözümüne sahipti.
SONUÇTA SADECE BİR İNSAN
Westworld’ün yaratıcılarından Lisa Joy, dizide pek de öne çıkarılmıyor oluşuna rağmen, güvenlik önlemleri kapsamında var olan, Westworld’ün robotik ev sahiplerinin sahip olduğu bir çeşit “iyicil merhamet hareketinin” varlığından bahsetti. Buna göre parktaki ziyaretçilerden biri kendilerine zarar vermek veya başka bir robotik ev sahibi tarafından zarar görmek üzere olduklarında parktaki diğer robotik ev sahiplerinden birisi öne atılarak bu tehlikeyi engelleyecekti ki bu “iyicil merhamet hareketine” parktaki hayvanlarda dahildi.
Bununla birlikte Westworld’de üstünkörü geçilen bir temanın Dickens metinlerinde öne çıkarıldığı bir bölüm vardır: zengin ve fakirler için uygulanan adalet arasındaki eşitsizlik. Coppernose’un varlıklı maceracıları, vahşi ve yıkıcı davranışlarının ardından sahte bir duruşmaya katılmalıdır. Tahta kafalı robotik yargıçlar, onların kovuşturmalarını yapan polislerden ziyade sanıkların yanında yer alırlar. Dickens, bu süreci, adalet sistemindeki eşitsizliğin altını çizmeye hizmet eden, “gerçek hayatla oldukça denk” bir süreç olarak tanımlıyor.
Westworld de öncelikle insan olmanın ne demek olduğuna odaklanarak, aynı fikre işaret ediyor. Zengin ve güçlülerin kötü davranışlarını görmezden gelme eğiliminde olduğumuzu. Zengin park patronu olan “siyahlar içindeki adam” ev sahiplerini ayrım gözetmeksizin öldürdüğünde, güvenlik şefi Ashley Williams “ bu beyefendi ne istiyorsa onu alır.” diyor.
( DİKKAT BU BÖLÜM İKİNCİ SEZONA DAİR SPOİLER İÇERMEKTEDİR!!! )
Tabi ki artık Westworld’ün robotları isyan halinde oldukları için, siyah giyen adam ikinci sezonda cezasız kalmayabilir. Belki de Dickens’ın hiç şüphesiz görmek isteyeceği intikam, mahkemeler tarafından değil robotların kendileri tarafından uygulanacaktır.
Bu Makale “theconversation.com” dan çevrilmiştir.