Suç dizilerinde 40’li yaşlarındaki kadın başrol oyuncuları birbiri ardına boy göstermeye devam ediyor. Agatha Christie’nin Mis Marple’ı anmadan geçmeyip yeni dönem dizilerine odaklanacak olursak Law and Order SUV’un şef dedektif Olivia Benson’u Marisa Hargitay, The Undoing’in Doktor Grace Fraser’i Nicole Kidman, Big little Lies’da yine Nicole Kidman, Reese Witherspoon, Nancy Drew, Veronica Mars, The Sinner’da Jessica Biel’ı ilk aklımıza gelenler olarak sayabiliriz.
Şimdilerde bu seriye Kate Winslet da eklendi. Winslet Mare of Easttown’da dedektif olarak karşımıza çıktı. Dedektif Mare Pennsylvania’daki küçük bir kasabadaki, hayatının parçalanmasını engellemeye çalışırken yerel bir cinayeti araştırıyor. HBO’nun mini dizisi BeIN Connect’te ilk iki bölümüyle yayında.
Suç dizilerini yakından takip eden biri olarak 40’li yaşlarındaki kadın başrol oyuncularının yer aldığı dizileri özellikle sevdiğimi belirteyim. Bu dizilerin yerinin ayrı olmasının birkaç nedeni var. Birincisi artık bu oyuncuların oynadıkları rollerin fazlasıyla hakkını veriyor olması. Her şeyde olduğu gibi oyunculukta da tecrübe elbette önemli.
İkincisi; kadınların dedektif rollerine daha uygun olduğunu düşünmemdir. (Big Little Lies’da elbette dedektif değiller ancak bir dedektif kadar titiz çalışabilen ev kadınları olarak haklarını da teslim etmeden geçmeyelim, bir yanlışlığa da mahal vermeden tabi).
Her şeye yetişen kadınlar
Bu dizilerde aynı anda birçok işi bir arada yürütebilen kadınlar görüyoruz; tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi. Ve bu kadınlar genellikle erkek dedektif karakterleri gibi kendileri sorunlu olmuyor tam tersine sorunlu ailevi ilişkilerini düzeltmeye çalışırken aynı zamanda vakalara ışık tutuyorlar. “Sorunlu” erkek dedektiflerde başı ise elbette Sherlock Holmes çekiyor nitekim bununla ilgili yazımıza şuradan ulaşabilirsiniz ve diğer bütün erkek dedektifleri de listeye ekleyebiliriz. Bu açıdan bir klişenin kullanılgeldiğini belirtmekte fayda var. Tabi ki Agatha Christie’nin ünlü dedektifi Poirot’u hariç tutup, JK Rowling‘in Robert Galbraith takma adıyla yazdığı Strike’ı da bir parça liste dışında tutmaya çalışarak… Strike başka bir yazının konusu olacak bu arada. O da şu anda izlenebilir durumda.
Kadın başrol oyuncularının yer aldığı suç dizilerinin içinde Mare of Esttown’da, Kate Winslet en doğal haliyle çıkıyor karşımıza, orta yaşa merdiven dayamış bir dedektifi canlandırıyor ve zaten tam da öyle görünüyor.
İlk bölüm Mare’in gelen bir şikayete gitmesi ve aynı zamanda torununun kaplumbağasına ucuz bir akvaryum almaya çalışmasıyla başlıyor. Daha fazla spoi vermeden kısaca diziyle ilgili izlenimim şöyle:
Winslet’in en iyi rolü
Winslet Philadelphia tonlamasıyla konuşuyor. Bunun için epey çalışmış gibi. Mare Sheehan’ı Winslet’in diğer rollerinden ayırmanın en net yolu da bu. Bugüne kadarki en iyi çalışması olarak niteleyebileceğim dizide Winslet, yılgın dedektifin fiziksel dinginliği ve çatlak içsel kaosunu çekinmeden ortaya çıkarıyor, yaşanan olaylar geçmişiyle yüzleşmesine neden olurken eski kocası yeni nişanlısıyla arka bahçesine taşınıyor. Ve bu arada kayıp bir kızın vakasını araştırmak zorunda. Dedektif Mare için bunlar küçük problemler yine de. o çok daha derin ve karmaşık sorunlarıyla da yüzleşmek zorunda kalıyor. Ortaya çıkan her yeni kaosta acaba fazla mı olmuş diye düşünmeden edemiyorsunuz lakin böyle hikayeler yok da değildir diyerek izlemeye devam ediyorsunuz.
Dizide Mare’in bütün çatışmalarının yanı sıra annesiyle garip ilişkisini de izliyoruz. Dizide o anlarda bir aile komedisi için zorlamalar var ama izleyiciye hiç de komik gelmiyor o anlar. Tam olarak Mare’in sefaletinin ayyuka çıktığı anlar bu anlar… Olmasa da olurmuş diyemiyorum ancak farklı bir şekilde ele alınsa sanki diziye daha uygun olurmuş gibi geliyor.
Dizinin BeIN Connect’te henüz iki bölüm yayında. daha fazla izlemeden özellikle de sonunu görmeden yazdım ki farkında olmadan sona dair ipuçları vermeyeyim diye. Bakalım devamında neler olacak.
https://www.dutlukdergi.com/law-svu-covid-19u-yok-saymadi/