Pera Palas’ta Gece Yarısı dizi eleştirisi

Film 1900'lerin İstanbul'unu görsel efektlerle de çok başarılı bir şekilde anlatıyor lakin...


Netfix’in yeni dizisi Pera Palas’ta Gece Yarısı daha yayınlanır yayınlanmaz eleştirilerin odağına oturdu. Çok ağır eleştirilerin yoğunlukta olması diziyi beğenenlerin dahi dile getirmekte zorlanmasına neden oldu. Çünkü iş öyle boyutlara vardı ki neredeyse diziyi beğenenler de linç edilmeye başlandı.

Bir noktadan sonra Pera Palas’ta Gece Yarısı dizisiyle ilgili yazılan ve söylenenlerin eleştiri amacı ve boyutunu aştığı başka bir şeye dönüştüğü izlenimine kapıldım. Bir diziyi bir filmi ya da herhangi bir yapımı beğenmeyebilirsiniz lakin iş lince kadar gidiyorsa orada maksadını aşan şeyler var demektir.

Pera Palas Oteli.

Bunlar bizim yazımızın konusu değil tabi ki; gelelim asıl meseleye…

Pera Palas’ta Gece Yarısı dizisinin ilk sezonunu ben de baştan sona izledim. Hem de ilk yayınlandığı birkaç gün içinde.

Dizi pek çok açıdan bir hayli cazip izleyiciyi kendine çekiyor. Agatha Christie ile ününe ün katan bir otelden bahsediyoruz. Bir müze otelden… Dünya savaşı görmüş pek çok ilke vesile olmuş görkemli bir yapı. Mustafa Kemal Atatürk’ün de konakladığı vaktiyle kaldığı odası müzeye dönüştürülen bir eser burası.  Mimarisi, dokusu, renkleri geçmişi konumuyla hayran olmamak elde değil.  Ve burada çekilen (bazı bölümler stüdyoda çekilmiş olsa da) her şey izlenir diye düşünüyorum.

Dizide Esra adındaki aykırı gazeteci Pera Palas ile ilgili bir haber yapmak üzere otele gönderiliyor. Hava muhalefeti nedeniyle otelden ayrılamayınca olanlar oluyor. O gece Pera Palas’ta konaklayan Esra gece yarısı geçmişe yolculuk yapıyor. Gizemli bir anahtar onu buluyor ve kendini 1900’lerin İstanbul’unda buluyor.

Hazal Kaya dizide iki farklı karakteri canlandırıyor. Biri gazeteci Esra diğeri de 1900’lerde Mustafa Kemal Atatürk’e suikast girişimine engel olan Peride. Esra geçmişe gittiğinde Peride’nin yerini alıyor ve girişime o engel olmaya çalışıyor. Dizinin hoş detaylarından biri Peride. Hazal Kaya kısacık gördüğümüz Peride rolünde büyüleyici bir performans sergiliyor. Daha sonra Peride öldürülünce Esra onun yerine geçiyor.

Pera Palas atmosferiyle büyülüyor.

Dizide en çok eleştirilen noktalardan biri Esra’nın geçmişe gittiğini anladığında verdiği tepki. Zaman yolculuğu yaptığını anlayan Esra’nın ‘hiç zamanda geriye gitmiş gibi’ davranmadığını söylüyorlar. Demek ki insanın ne tepki vereceğini biliyorlar zamanda geriye gittiğinde. Söz konusu insansa neye nasıl tepki vereceğini kestirmek çok da kolay değil oysa. Söz konusu zaman yolculuğuysa gerçekten ne hissederiz bunu kim bilebilir.  Yani oyuncunun bunu nasıl oynayacağı kimseyi ilgilendirmez ve zaten nasıl oynarsa oynasın bu ‘doğru’ kabul edilebilir. Daha önce zaman yolculuğu deneyimimiz olmadığı gibi hemen her gün deneyimlediğimiz bir şey için bile her insan farklı tepkiler verebilir.

Hazal Kaya

Senaryoya dair

Diziyle ilgili en büyük ikinci eleştiri senariste geldi ve bunda haklılık payları da var diye düşünüyorum. Biraz çalakalem gibi görünüyor dizi bana göre. Geçmişe giden Esra’ya ‘seni yerler’i söyletmek için nasıl bir hayal dünyasına sahip olmak lazım bilemedim. Yine de senaristin hayal dünyasına saygı duymadan da edemiyorum.

Daha pek çok buna benzer detay yazabiliriz. Ancak maksat eleştirmek olunca her film ve dizi için yapılabilir eleştiriler… Biz biraz da güzel taraflarından bahsedelim.

Görsel tasarım

Dizi bazı bölümlerde gözlerimi kamaştırdı desem yeridir. Çünkü yapımlar sadece hikayesi, diyalogları vs vs ile öne çıkmaz. Bazı yapımların görsel tasarımı o kadar başarılıdır ki insan hikayeyi unutur sadece izler. Elbette gönül hepsini birarada bulmaktan yana. Bu açıdan bakıldığında Pera Palas’ta Gece Yarısı görsel tasarım açısından şahane olmuş. Seçilen kostümler renkleri dokusu ile müthiş bir dönem filmi.  Esra’nın kostümleri gayet başarılı seçildiği gibi Peride’nin baba evindeki kadınların ortamı da olağanüstü güzellikte kostümlerle bezenmiş. İpekler danteller dönemi çok iyi anlatmada kullanılmış. Çok yüksek bütçeli Hollywood filmleriyle yarışır bu açıdan. Bazı şeyleri anlatmak için büyük bütçeler daha etkili tabi ki.

Film 1900’lerin dünyasını görsel efektlerle de çok başarılı bir şekilde anlatıyor. Bu açıdan yönetmeni ayrıca tebrik etmek lazım. Fantastik filmlerde en zor olan şeylerden biri olan atmosferi yansıtmak. Yönetmenler Emre Şahin ile Nisan Dağ gerek kompozisyon gerek atmosfer bakımından oldukça başarılı bir çalışma ortaya çıkarmışlar.

Fantastik filmler açısından çok başarılı bir geçmişimiz olmadığı aşikar. Bilimkurgu deseniz onda da sınıfta kalıyoruz. Çünkü bunları yapmak teknik ve oyunculuk açısından büyük beceriler, donanım ve hepsinden önemlisi aşinalık isteyen bir şey. Dijital platformlarla birlikte bizim de hem bakış açımız hem de teknik olanaklarımız genişliyor. Bizim için çok yeni olan bu alanda bu tür çalışmaların yapılması gelecek açısından da büyük önem arz ediyor. Pera Palas’ta Gece Yarısı da bu yolda çıktığımız önemli basamaklardan biri olacak.