Binlerce kilometre uzakta keşfedilmesine karşın, 19. yüzyıl sonlarında Anadolu’ya geldiği andan itibaren hem en koyu muhabbetlerin hem de Türk edebiyatının baş köşesine oturmuştur.
Günümüzde dünya çay üretiminde olmasak da tüketiminde bir numara olmamız boşuna değil ve hiçbir şey anlatmasa bile “tavşan kanı çay” deyimi ile “ince belli bardak” merakı çaya olan ilgimizi sevgimizi anlatır. Bu sevgiyi anlamak için Türk Edebiyatı’na bakmak da kafidir. Edip Cansever’den Nazım Hikmet’e, Orhan Kemal’den Sezai Karakoç’a Murathan Mungan’a Sait Faik Abasıyanık’a pek çok edebiyatçımızın şiirlerinde, anlatılarında çay sembol, mecaz, metafor olarak yer alır. Eserlerde buhran ve yalnızlıktan çok keyif veren bir ayrıntı olarak yer bulmuştur. Tarık Tufan’ın, “Masada çay bardakları ve senin ellerin olsun” sözleri çaya verdiğimiz değerin en güzel anlatıldığı cümlelerden biridir.
2020 verilerine göre dünya çay üretiminde, 2.2 milyon ton ile Çin birinci, 1.2 milyon ton ile Hindistan ikinci, 475 bin ton ile Kenya üçüncü, 329 bin ton ile Sri Lanka dördüncü, 260 bin ton ile Türkiye beşinci sırada yer alıyor. Üretim böyleyken tüketim daha farklı. Dünya Çay Komitesi’nin raporuna göre, dünyada yılda kişi başı en çok çay tüketen ülkeler listesinde 5 kilogram ile Türkiye ilk sırada. Salgın sürecinde bu tüketim Çaykur verilerine göre iki katına çıktı. Pandeminin ilk 3 ayında ortalama 20 bin ton civarında olan satışlar 40 bin tona ulaştı.
2018 verilerine göre Kişi başı çay tüketiminde Türkiye’yi 2,44 kilogram ile Afganistan, 2,19 kilogramla Libya, 1,8 kilogram Katar ve 1,7 kilogram ile İngiltere izliyor. Ülkelere göre çay demleme alışkanlıkları da değişiklik gösteriyor. Türkiye’de çay çaydanlıkta demlenerek tüketiliyor ince belli bardaklarda içme merakı çayı demlemeye yöneltiyor.
Amerikalılar çayı İngilizler kadar sevmiyor ayrıca onlar çay yaparken Türkiye’de olduğu gibi çaydanlık tercih ediyor. İngilizler daha çok ısıtıcı kullanıyor. Sadece su kaynatırken makineyi fazla doldurdukları için her sene 68 milyon poundu (yaklaşık 714 milyon TL) boşa harcıyorlar. İngiliz evlerinin dörtte üçünde durum bu.
Su ısıtıcılarının zararı
Keyif çayı içmek İngiliz kültürünün bir parçası. Fakat su ısıtma makinelerini haftada 24 kez gereğinden fazla doldurmak elektrik ve para israfına sebep olurken önleyebilecekleri bir karbon salınımına da yol açıyor. Gereğinden fazla su kaynatmak, içilen çayın karbon ayak izine kolayca 20 gram daha ekliyor.
Neyse ki Türkiye’de daha çok demleme kültürü hakim ancak değişen günlük yaşam su ısıtıcılarının kullanımını da arttırdı. Üstelik ısıtıcılar sadece çay için de değil mutfaktaki sıcak su ihtiyaçları için de kullanılıyor. Karbon ayak izini azaltmak için yapılacak şey basit su kaynatma aletlerinde ihtiyaç olan kadar su ısıtmak hatta ısıtıcı hiç kullanmayıp demlik ya da çaydanlıkla çayı tğketmek. Cihazı temiz tutmak da etkili yöntemlerden biri, çünkü zamanla biriken kireç suyun kaynaması için daha fazla enerji gerektirmeye başlıyor.
Sadece çay tüketim alışkanlıklarını değiştirmek de değil; basit ve küçük tedbirlerle sizin için küçük gezegen için büyük adımlar atabilirsiniz. Örneğin kablosuz interneti geceleri kapatarak arılara, antibakteriyel sıvı sabunların kullanımına son vererek martılara ve balıklara yaşama şansı verilebilir. Ayrıca marketten ürünleri paketsiz alıp işlem görmemiş ürünler tercih edilebilir, meyve sebze kabukları ve çekirdekleri gübre yapılabilir.
Milyonlarca insan on yıllardır şişelenmiş su endüstrisinin anlattığı masallardan uyanıp kendine geliyor. Uzun süredir çeşmelerden akan suya göre 500 kat daha pahalıya satılan şişelenmiş suyun çok daha üstün olduğu anlatıldı. Bu, yirminci yüzyılın en büyük sahtekârlığı. Ayrıca günümüzdeki korkunç çevre felaketlerinden birinin başrol oyuncusudur. Çeşme suyunun gerçekten iyi olmadığı yerlerde yaşayanlar için su filtreleri kullanılabilir.