Bühran

Taklitten başka hiç bir şeye meyal verilmemiştir.


Kreutzer’in sonatını beklerken yine ve yine aldırış etmedim çiseleyen yağmurun kabalığına. Sanki oda hayatın içine sızan bir melodi gibi çeşitli duygulara vesile oluyor da, ahengini sağlayan nota kağıtlarını bir yerlerde unutmuş.

Bense uzun bir düşe duruyorum ve bekliyorum vadedilen ahengin solduğu andan itibaren hislerin hayali kuruntularla kirlenmesine karşın. Bekliyorum tınının sonunu yada beklemek zorundayım. Birkaç ardışık rezonans silsilesinin oluşturduğu müzikal, sonun bitimine yakın bir meraka neden olur.

Nerede olsam ahengini duyar gibiyim iniş ve yükselişinde dahi ölümün ve yaşamın o yadsınamaz melodisi var.  Fakat bu ihtirasa kendini çok kaptırmamak ölümün tinsel bir özgürlük olduğu yanılgısına kapılmamak gerekir. Gerçekliğin kuruntulardan farkı nedir diye bir sorun kendinize.

Bir zamanlar buna istenç derdim, fakat ne gerçeklik ne de ki bu hayatı cehenneme eviren kuruntular bir istençtir. Her şey fikrin izdüşümüdür bizim için, gerçek anlamıyla bir dışa vurum yoktur ne yazık ki. Gördüğümüz şeyler gerçek anlamıyla bir özne değil onun görüngüleridir sadece.

Meğer ki her şeyde ki bu yalnızlığın sebebi fikirdir bu fikirlere bir son vermek gerekir. Fakat bu dahi imkansızdır bir kez sadece bir kez bile bakmaya cesaret ettiysen o karanlığa artık o karanlıkta sana bir yer bahşedilir sonsuza dek. Ve o zaman sadece tek bir çözüm kalır, bu saçmalığa neden olan katastrofik varoluşlarımıza bir son vermek. Gölgelerin tutsaklığı sona kadardır.

[zombify_post]